Transbalkan Dayanışma Grubu’ndan Açık Mektup

Şu anda Balkanlarda on binlerce mülteci ve göçmen bulunmaktadır. Bu kişilerin bazıları resmi toplu merkezlerde barındırılırken, birçoğu sistemin dışında kalmakta ve bölge genelinde yerel halkın ve gönüllülerin sağladığı destekle hayatta kalmaktadır. COVID-19 virüsünün yayılmasıyla kendilerini içinde buldukları bu zor durum daha da zorlayıcı bir hal almaktadır. Bu durum, gerek yerel yetkililer gerekse uluslararası aktörlerin acil eylem planı uygulamalarını, hepimizin de dayanışma göstermesini gerektirmektedir.

Şimdilerde bölgenin birçok ülkesinde geçerli olan Olağanüstü Hal sosyal eşitsizliklerin devamının sağlanması ve pekiştirilmesi için bir temel oluştururken, maalesef halihazırda aramızdaki en korumasız kişilerin daha da damgalanmasına ve baskı altında kalmasına sebebiyet veren bir gerekçe olarak kullanılmaktadır.  Ancak bu istisnai durum acı ve sıkıntı yaratan dışlama, kısıtlama ve uzaklaştırma politikalarının devamı için bir bahane olmamalıdır.   

Şu anda hayatımız ve etrafımızdakilerin hayatı için duyduğumuz endişe, birçok kişinin çok daha uzun süredir gündelik gerçekliğinin bir parçası halini almıştır. Mevcut belirsizlikler, jeopolitik hiyerarşileri ve bizleri bölüp sıradüzene sokarken ülkelerimizde ve dünyada istenmeyen ve reddedilmiş bir nüfus yaratan ırksal ve sınıfsal ayrıştırmaları radikal bir şekilde sorgulamaya itmektedir. Bu koşullarda yapabileceğimiz tek şey, sosyal ve ulusal statü üzerinden empoze edilen eşitsizliklerin sonlanması için çalışmaktır.

Bu nedenle, ayrımcı ve onur kırıcı resmi veya gayrı-resmi uygulamaların son bulması, herkesin varlığının yasallaştırılması ve dolaşım özgürlüğünü kısıtlayan ve insancıl, hijyenik koşullardan yoksun gözaltı ve toplu merkezlerin her türlüsünün kapatılması çağrısında bulunuruz. Bireyler olarak eşitlik ve özgürlük değerlerinin olumlanması, bakım ve dayanışma eylemlerinin çoğalması çağrısı yaparız.

Aynı zamanda, bir acil eylem tedbiri olarak, Avrupa Birliği’ne üye hükümetlerin, bölge devletlerinin ve tüm ilgili kurum ve örgütlerin sokakta, asgari hijyen koşullarından yoksun terkedilmiş binalarda veya yetersiz toplu merkezlerde yaşamaya zorlanan kişilere sistematik olarak insancıl, güvenli ve hijyenik koşullara sahip konaklama yerleri sağlamaları talebinde bulunuruz. Yeterli ve sağlıklı yaşam koşullarının herkes için güvenceye alınması, turistik tesisler dahil olmak üzere kamusal veya kullanılmayan özel binaların bu amaç için kullanılması çağrısında bulunuruz. Bunun gibi bir küresel salgında, tüm korunmasız insanların temel konaklamaya erişimi tüm sağduyulu kamu politikalarının ve devletlerin önceliği olmalıdır. 

Bu bağlamda, Avrupa Birliği ve özellikle Avrupa Komisyonu’nun ülkelerimizde “sıkışıp kalan” mülteci ve diğer göçmenlerden sorumlu olduklarını hatırlatırız. Yakın zamanda Yunanistan-Türkiye sınırında ve diğer sınırlarda eylemleriyle gösterdikleri gibi, daha fazla şiddet ve acıya sebep olsa bile, mülteci ve göçmenleri ne pahasına ve ne şekilde olursa olsun bölgelerinden uzakta tutmak istemektedirler.

Bölge ülkelerinde hareket halinde bulunan insanlarla çalışan yerel ve devlet otoriteleri ile Uluslararası Göç Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar ve onların partneri tarafından öngörülen ve hayata geçirilen tedbirler çerçevesinde, kamp dışında yaşayan ihtiyaç sahiplerine yardım amacıyla gezici ekiplerin oluşturulmasını, su, yiyecek, dezenfektan, temizlik ve tuvalet malzemesi tedarik edilmesini talep ediyoruz. Sağlık ve epidemiyoloji uzmanlarının tavsiyeleri doğrultusunda vatandaşların da gönüllü olarak sürece hiçbir kısıtlama olmadan dahil edilmesi gerekmektedir.

Herhangi bir şekilde bölgedeki vatandaşlarımızın, yerel ve uluslararası gönüllülerimizin sağlık ve epidemiyoloji uzmanlarının talimatlarına uyarak kendilerini ve yardım ettikleri kişileri tehlikeye atmamaları çağrısında bulunuyoruz. Ancak iş birliği yaparak ve çalışmalarımızı koordine ederek korku salgınını zapt edebilir ve aramızdan en korumasızların tehlikelerle karşılaşmasını önleyebiliriz.

Ayrıca, halihazırda bölgedeki toplu merkezlerde yaşayan kişilere insan onurunun gerektirdiği güvenlik, iyi beslenme ve hijyen koşullarının sağlanmasını talep ediyoruz. Bu kişilerin arasında kronik hastalıkları veya güçsüz bağışıklık sistemi olan kırılgan kategoriye mensup insanlar bulunmaktadır. Özellikle bu kişilere gösterilen ilginin arttırılması gerekmektedir. Bosna-Hersek’te Uluslararası Göç Örgütü idaresinde bulunan toplu merkezler en kötü durumdadır ve her türlü insan onuru kıstasının altındadır. Birçoğu gereğinden fazla kalabalık olan bu merkezlerde, düzenli hijyen sağlanması için gerekli koşullar sağlanmamakta, yıkanmak için sıcak suya veya içmek için temiz suya düzenli erişim ile kişisel hijyen ve dezenfekte koşulları için temel malzemeler bulunmamaktadır. İlgililer sadece salgın durumunda değil, her koşulda bu temel ihtiyaçları karşılamakla yükümlüdür.

Yetki ve vazifesi olan herkes göreve çağırıyoruz: hareket halinde bulunan insanlara yardım eden Birleşmiş Milletler kurumları ve onların partnerleri, özellikle en geniş yetki alanına sahip olan Uluslararası Göç Örgütü, Sınır Tanımayan Doktorlar, Uluslararası Kızıl Haç ve yerel şubeleri, Danimarka Mülteci Konseyi, Merhamet, Caritas ve diğer bütün kurum ve gruplar.

Son olarak, herkesin eşit ve hiçbir kısıtlama olmadan sağlık sisteminden yararlanmasını, hareket halindeki kişilerin ayrımcılığa maruz kalmamasını, bu kişilerin korunmaları için alınan önlemlerin tüm nüfusun korunması amacıyla alınan önlemlerin bir parçası haline getirilmesini talep ediyoruz. Kişilerin bu virüs hakkında, virüsün yerel bağlamda nasıl işlediği, insandan insana nasıl yayıldığı ve kendilerini nasıl koruyabilecekleri konusunda kendi dillerinde bilgilendirilmelerini talep ediyoruz. Salgınla mücadele sırasında nüfusun bir bölümünün alınacak önlemlerin dışında bırakılması, virüsün yayılmasını önleme konusunda gösterilen çabaları değersiz kılacaktır.

Yasalar gereği hükümetlerimiz yasal statülerine bakılmaksızın herkesin acil tedaviye erişimini sağlamalıdır. COVID-19 nedeniyle birçok kişinin buna ihtiyacı olacaktır. Bu nedenle, devlet otoritelerimize bu kişiler için özellikle bulaşma şüphesi veya durumu olduğu hallerde düzenli ve ücretsiz tıbbi tedavi sağlaması çağrısı yapıyoruz. Ayrıca, bu durum tedbirli ve açık bir şekilde mülteciler, göçmenler ve diğer risk altındaki gruplarla dayanışma halinde olmamızı gerektirmektedir. Bu bizim temel insanlık ve kamu sağlığı temel prensibi açısından görevimizdir. Çünkü hepimiz koruma altında olana kadar hiçbirimiz güvende değiliz!